Endüstri 4.0’ın bileşenleri tüm iş yapış biçimlerini kökten değiştirirken insan kaynakları süreçlerinin bu değişimin dışında kalması beklenemezdi. Düşünün makine öğrenimi ve robotik teknoloji sayesinde tarla ve bahçelerdeki her bir bitkinin ve ağacın anlık verileri alınarak onlara uygun sulama ve gübreleme programları oluşturuluyor. Evdeki beyaz eşyalarımızı ve güvenlik sistemimizi internet üzerinden uzaktan kontrol edebiliyoruz. Klimamız biz gelmeden yarım saat önce çalışıyor, fırındaki yemek pişmeye başlıyor.
İK 4.0 Devrimi, nesnelerin interneti, büyük veri ve yapay zekâ gibi yenilikçi teknoloji ve bileşenlerin İK süreçlerine hız ve verimlilik kazandırmasına olanak tanıyor. Tekrarlayan işlerin otomasyonu, çok daha yalın ve verimli çalışan İK ekipleri oluşturmanın yolunu açıyor. Bürokrasi ve rutin işler yüzünden beklediği atılımı erteleyip duran İK ekipleri böylece stratejik konulara odaklanıyor, verilerin ışığında çok daha keyifli ilerliyorlar.
İK 4.0 neleri değiştirdi?
İK ekipleri teknolojinin beraberinde getirdiği değişimi yavaş yavaş ve kademeli olarak hayata geçiriyor, verilerle ve analitik ile konuşan İK hem çalışanın hem de yönetim takımlarının takdirini topluyor.
İK, bu yeni versiyonuyla;
- Süreçleri optimize ediyor
- Hataları azaltıyor
- İşçilik maliyetlerini düşürüyor
- Yönetici ve karar vericilerin karşısına veri bazlı raporlarla çıkıyor
- En yetenekli insanları çekmek ve onları elde tutmakla ilgili avantaj kazanıyor
- İstediği an ve yerde çalışan geri bildirimlerini topluyor -Moodivation kullanan İK’cılar özelinde bu böyle-
- Yenilik yapmaya, icat çıkarmaya, inovatif İK sürümü için enerji toplamaya zaman ayırıyor
Kısaca gelişiyor.
İK’nın, kendine hedef olarak belirlediği başarıyı kazanması ise elbette şirketlere kazandırıyor. Çünkü başarılı İK stratejileri, mutlu ve bağlı çalışanlar yaratıyor, mutlu ve bağlı çalışanlar ise şirketi kelimenin tam anlamıyla ‘uçuruyor’!
Araştırmalar ne söylüyor?
İK’da teknolojinin benimsenmesi ve İK 4.0 bileşenlerine adaptasyon sanıldığından daha hızlı gerçekleşiyor. PwC HR Tech 2022 araştırmasına göre, şirketlerin yüzde 58’i yetenekleri çekmek ve elde tutmak için İK teknolojisini kullandı. Yapay zekâ, bulut teknolojiler, sanal gerçeklik ve robotik teknoloji gibi teknoloji trendleri İK’nın gündemindeki yerini sağlamlaştırdı.
Bir başka araştırmaya göre İK uzmanları, yapay zekanın süreçlerde çok daha fazla yer alacağını düşünüyor. İK uzmanlarının yüzde 96’sı yapay zekanın yetenek kazanma stratejilerini yönlendirmesini bekliyor ve yüzde 55’i yapay zekanın önümüzdeki beş yıl içinde işe alım sürecinin bir parçası olacağına inanıyor. (Kaynak: HR Research Institute)
Aynı araştırma yapay zekanın İK uygulamalarına etkisini şöyle özetliyor:
- Gelişmiş analitik. Yapay zekâ teknolojisi, makine öğrenimi ve doğal dil işleme ile birleştiğinde, İK yönetimi platformları aracılığıyla toplanan verilerden çok daha etkin raporlar oluşturabilir.
- Otomasyon alanının genişlemesi. Tekrarlayan görevleri tespit etmek ve azaltmak için tasarlanan yapay zeka algoritmaları, İK uzmanlarına insani ilişkilere odaklanmak için daha fazla zaman bırakabilir.
- Artan çalışan bağlılığı. Öğrenme platformlarıyla entegre yapay zekâ, çalışanlar için ilgi alanlarına ve önceki sonuçlara göre kişiselleştirilmiş öğrenme yolları oluşturarak öğrenmeye odaklanmalarına ve ilerlemeyi bırakmamalarına yardımcı olabilir.
- Geliştirilmiş eşleştirme. Yapay zekâ, İK’nın tüm şirket gereksinimlerine uyan ve önyargıyı azaltan yetenekler bulması için adayları otomatik olarak işlemesine yardımcı olabilir.
İK 4.0 dönüşümü hibrit çalışmayı kolaylaştırıyor
Hibrit çalışmanın geleceğine yönelik araştırmalara göre kuruluşların yüzde 89’u hibrit çalışmayı destekleyen İK teknolojilerine yatırım yapmayı planlıyor.
Bulut tabanlı yönetim platformları bu yatırımların başında yer alıyor. Bu platformların en önemli özelliği çalışanlara sağladıkları gerçek zamanlı veri erişimi ve self servis araçlar. Bu erişim ve araçlar yönetim takımlarına da ihtiyaç duydukları bilgi akışını getirir. Böylece iş akışları aksamaz, her yerden çalışabilme esnekliğinin sayısız faydasından yararlanılabilir, performans ve bağlılığı ölçmek kolaylaşır.
İşin geleceği son noktada ise sanal gerçeklik araçları devreye giriyor.
İK bu araçların süreçlere sağladığı ‘sihirli’ dokunuştan da memnun.
Sanal gerçeklik, oryantasyon uygulamalarında kullanılıyor. İşe yeni başlayan ekipler şirketin farklı bir kıtada bulunan genel merkezindeki ortamı deneyimleyebiliyor. Üretim tesislerini geziyor, şantiyelerde -üstelik baret kullanmaya gerek olmadan- çalışma ortamını deneyimliyorlar.
Deneyimli çalışanlar ise bu teknolojinin desteğiyle beceri geliştirmelerine veya beceri yenilemelerine olanak tanıyan inovatif öğrenme platformlarından yararlanabiliyor.
Nesnelerin interneti sayesinde çalışanların fiziksel esenliklerini izleyebiliyorsunuz. O kadar ki bir çalışanın artan veya azalan kalp atış hızı, bir stres veya tükenmişlik sinyali olabilir.
Aynı çalışanı, kalp atışlarını izlemek ve fiziksel bir alarm vermesini beklemek yerine, sıklıkla görüşlerine başvurarak, duygularını ifade etmesini isteyerek ve geri bildirimi kolaylaştırarak da izleyebilirsiniz.
Bu da İK 4.0’a bir Moodivation katkısı olsun 🙂