İş dünyası ve şefkat sözcüğü çok yakın bir zamana kadar aynı cümle içinde kullanılamazdı.
Çünkü;
- İş dünyasında duygulara yer yoktu.
- Profesyonel davranmak gerekiyordu.
- Kurumsal duruş kurallara uygun davranmayı gerektirirdi.
- Lider zayıflık gösteremezdi.
Şu anda bu cümlelerin hepsi ne kadar anlamsız geliyor değil mi? Gelinen noktada, iş dünyasında duygulara bolca yer açıldı. Profesyonel davranmak (!) cümlesi son derece demode kaldı, yerine insan odaklı yönetim/liderlik geçti. Kurumsallık kuralların dışına çıktı ve çalışanların kendilerini en iyi hissettiği şirketler ideal şirketler haline geldi. Liderlerin üzerindeki duygusuz görünme ağırlığı kalktı.
Durumu anlayan, çalışanıyla empati kuran, gerektiğinde hata yaptım diyen, özür dileyen, ben de korkuyorum diyen liderler öne çıktı.
Şefkatli liderlik, şefkatli şirket ve şefkat kültürü kavramlarını daha sık duymaya başlamamızın nedeni de işte bu değişim.
Şu 3 noktaya dikkat!
- Şefkat sadece başkalarına yardım etmekle ilgili değildir, aynı zamanda başkalarının ihtiyaçlarını da gerçekten görmekle ilgilidir.
- Olumsuz duygulardan kaçınma eğilimimiz, şefkat eğilimimizi tetikler.
- Şefkatli olmak, yaşamda anlam bulmamıza ve yalnızca başkalarını mutlu etmeye değil kendimizi de iyi hissetmemizi sağlar.
Psikolojik olarak ortaya konan bu gerçeklerin iş dünyasındaki yansıması da tamamen aynı. Kurum kültüründe şefkat barındıran şirketlerde çalışanların kendilerini daha iyi ve güvende hissetmesinin nedeni de bu.
Araştırmalar, şefkatli bir kurum kültürü içinde, şefkatli liderlerin yönetimindeki çalışanların işlerine yüzde 25 daha bağlı olduklarını ve tükenmişlik sendromu yaşama olasılıklarının yüzde 11 daha düşük olduğunu ortaya koyuyor. (Kaynak: Harward Business Review)
Empati ve şefkat ilişkisi
Şefkatli olmak mı empatiyi getiriyor yoksa empati duygusu yüksek insanlar mı daha şefkatli oluyor? Hiç önemli değil! Önemli olan, liderliğin en önemli kaldıraçlarından biri olan empatinin şefkatle aynı anda ortaya çıktığı. Şefkat merhameti içerir, hatta ötesine geçmemizi sağlar. Empati kurarak duygularını anladığımız insanlarla ilgili aksiyon da üretmemizi sağlar.
Tek başına empati kurabiliyor olmak, insanların içinde bulunduğu zorlukların ağırlığını hissetmek anlamına gelir. İşte tam da bu noktada, empatinin potansiyel yükünün etkisini şefkatle dengeleyerek yönetmek önemlidir.
Kavramları doğru anlamak
Merhametli olmak bir başkasının deneyimini daha yüzeysel anlamak ve üzülmektir. Merhamet duyan insanın harekete geçme motivasyonu düşüktür.
Sempati duyduğumuzda, yardım etme isteğimizde ve karşımızdakini anlamamızda bir artış olur, onu daha çok hissetmeye başlarız.
Empati hissettiğimizde, diğer kişinin deneyimine dair samimi, içgüdüsel bir anlayış geliştiririz. Bu, karşımızdakinin daha az yalnız hissetmesini sağlar ama her zaman çözüme destek olmaz
Şefkat duyduğumuzda ise, karşımızdakinin ne yaşadığını anlar ve harekete geçmeye istekli oluruz. Problem yaşayan kişiyi desteklemek için ne yapabileceğimizi kendimize sorduğumuzda ortaya çıkan şey şefkattir.
Şefkatle Liderlik Etmek
Gelinen noktada şefkat etkili liderliğin en önemli bileşenlerinden biri olarak görülüyor. Bu bir varsayımın ötesi. Nörogörüntülemeye yoğunlaşan bilimsel araştırmalar insan beyninin kendisine şefkat gösteren lidere daha olumlu tepkiler verdiğini gösteriyor.
Şefkatli liderler daha fazla sorumluluk almıyor, sorumluluk alanlarla daha fazla ilgileniyor. (Kaynak: Simon Sinek)
Çalışanların refahına odaklanıyor ve bu da çalışanların kendilerini daha güvende hissetmesini sağlıyor.
Güvende ve iyi hisseden çalışanlar daha bağlı hissediyorlar.
Yüksek çalışan bağlılığı ise yüksek performansa ve daha iyi iş sonuçlarına yol açıyor.
Daha iyi iş sonuçları için kaynak mı arıyorsunuz? Liderleri eşsiz kılan şey o kaynağı genellikle içlerinde taşıyor olmaları. Acıyarak değil şefkatli olarak… Sempati veya tek başına empati göstererek değil, destek olarak…