Çalışan Bağlılığı Kimin Sorumluluğunda?

Bu sorunun yanıtı çalışan veya yönetici tarafından bakıldığında değişkenlik gösteriyor. Fakat önce şu soruyu yanıtlayalım: Çalışanın bağlı olması, yani işine ve şirkete istekli katılım sağlaması en büyük faydayı kime/neye getirir? Biz yöneticilerin bu tarz sorularla ilgili yaklaşımı, topu en yakındakine atmak değil, sonuç için en için olanı seçmekle ilgili olmalı. Yüksek çalışan bağlılığı şirket için büyük bir avantajdır. Sık sık ifade ettiğimiz gibi, işini istekle yapan çalışanlar, yüksek satışlar, verimlilik, müşteri memnuniyeti ve karlılığın da anahtarıdır. Çalışan devir hızının düşmesi, iş kazalarının ve hatalarının azalması, devamsızlığın azalması da ilk çırpıda sayabileceğimiz diğer faydalar.

Öte yandan çalışan istekli katılımı seçebilir veya seçmeyebilir. Fakat yöneticilerin çalışan bağlılığı konusundaki düşük oranları, çalışanlara yüklemek gibi bir lüksü yok. Bizim çalışmalarımız ve yöneticileri çekmeye çalıştığımız nokta, yöneticilerin çalışan bağlılığını ve performansını artırabileceği veya azaltabileceği yönünde olmalı. Tüm çalışmalara rağmen, sağlanan tüm olanakların ve yaklaşımların mükemmel olma durumunda dahi düşük bağlılık gösteren çalışanlarımız mı var? O durumda da seçme ve yerleştirme kararlarımızı gözden geçirmek zorundayız.

Gallup Business Journal’daki bir makaleye göre ekiplerin bağlılığında yönetim kalitesinin yüzde 70 etkisi var. Bu görüşe göre bağlılık bir yönetim meselesi.

Yöneticiler çalışan bağlılığında neden kritik önem taşır?

Çalışanların yöneticilerinden en önemli beklentilerini anımsayalım: Açık iletişim ve geri bildirim, tanınma ve takdir, öğrenme ve gelişim.

İletişim ve geri bildirim: Yeni nesil iş gücü, iletişim dünyasının içinde doğdu, büyüdü ve iletişimin her aracını önceki nesillerin yemek yemesi kadar doğal kullanır oldular. Dolayısıyla iletişim beklentileri yükseldi. Liderlerinden alacakları düzenli geri bildirime, kesintisiz ve şeffaf iletişime önem veriyorlar.

Yılda bir kez yapılan 360 derece geri bildirim toplantılarınız mı var? Üzgünüz, yeni nesil için 1 yıl göreceli olarak çok uzun bir süre. Geri bildirimi herkes için bir değer olarak görmüyorsanız yıllık periyodunuza devam edin. Ama şu anda Moodivation’dasınız! Demek ki değişimi çoktan başlattınız.

Yine Gallup tarafından yapılan bir araştırmanın bulguları, yöneticinin çalışanla kurduğu kesintisiz ve şeffaf iletişim, zamanında ve objektif verdiği geri bildirim, istekli katılımı ve performansı ateşliyor.

Tanınma ve takdir görme: Hepimiz ortaya koyduğumuz çabanın ve başarılarımızın takdir edilmesini arzu ederiz. Hatta bu, sadece bir arzu değil açık seçik bir ihtiyaçtır. Durum böyleyken, takdir edilmemek çalışan memnuniyetsizliğinin, bağsızlığının ve nihayetinde kopuşun en önemli nedeni. Kendi açımızdan ihtiyaç hissettiğimiz bir konuda gerekeni yapmadığımızdan mı? QuantumWorkPlace tarafından yapılan bir araştırmaya göre, çalışanların yüzde 52’sinden fazlası birlikte çalıştıkları yöneticilerinden daha fazla takdir ve tanınma beklediklerini ifade ediyorlar. Yüzde 22,1’i ise bu takdir ve tanınmayı neredeyse hiç yaşamadıklarını söylüyorlar.

Öğrenme ve gelişim: İnsan yönetimi üzerine yapılan hemen her araştırma, sürekli gelişim ortamlarının çalışan bağlılığının dinamolarından biri olduğunu gösteriyor. Her insan gelişmek ister. Yaptığı işin onu geliştirmesini ister. Bu gelişim ortamını da doğal olarak çalıştığı yerde bulmak ister. Bulamazsa bulabileceği bir yer arayışında olur. Şirketlerde bir yıldan daha az süredir çalışan yeni çalışanlar için öğrenme ve gelişim tartışmasız ilk sırada yer alıyor.  Gelişim programlarından yeterince yararlanan çalışanlar daha motive, daha yetkin ve daha donanımlı hissediyorlar.

Gelişim ortamı çalışanın bir ihtiyacı değil, daha yüksek bağlılık düzeyinin getireceği performansa tüm şirketler ihtiyaç duyuyor.

Mutluluk ve performans ilişkisi

Hepimizin küçük fakat sürekli övgüye, takdire ihtiyacımız var.

İletişim kurmaya, geri bildirim almaya, öğrenme ve gelişmeye….

İyi hissetmeye ve mutlu olmaya.

Mutluluk bilimini ve mutluluk hormonlarını anımsayın. Dopamin, oksitosin, serotonin ve endorfin. Bunlara “başarı hormonlarınız” da diyebilirsiniz! Çünkü mutlu bir ruh hali size iyimserlik, enerji, insanlarla etkileşim kurma ve daha yüksek odaklanma sağlar. Böylece iş motivasyonunuz ve özgüveniniz de yükselir.

Sadece çalışanlarınızın değil, sizin ve sevdiğiniz herkesin sistemi böyle çalışıyor.